Türkiye`de aile hekimliği

AHEKON 2014 kongresinde, Wonca Europe Başkanı Prof.Dr. Job Meetsemakers ve UEMO İtalya delegesi ve İtalya/Bologna Başkanı Dr. Marco Patierno ile AHEF Uluslararası İlişkiler Komisyonundan Doç. Dr.Olgun Göktaş'ın yapmış olduğu röportaj :

 

 

 

AVRUPA AİLE HEKİMLİĞİ BAŞKANLARI İLE GÖRÜŞME

5. ULUSLARARASI AİLE HEKİMLİĞİ YILLIK KONGRESİ,

ANTALYA, TÜRKİYE, 19 – 23 KASIM 2014

O GÖKTAŞ: Türkiye'de Antalya’da gerçekleşen 5. Uluslararası Aile Hekimliği Yıllık Kongresine hoşgeldiniz. Türk aile hekimleri olarak, bu konferansı Türkiye'deki aile hekimliğini geliştirmek üzere düzenliyoruz. Bugün Avrupa'dan iki önemli konuğumuz bulunuyor. Biri, WONCA Avrupa Başkanı Prof Job FM Metsemakers, diğeri ise UEMO Başkan Yardımcısı Dr.

Marco Patierno. Değerli meslektaşlarım, Türkiye'ye hoşgeldiniz.

J METSEMAKERS: Teşekkürler.

O GÖKTAŞ: Sizleri kongremizde ağırlamaktan dolayı oldukça mutluyuz.

M PATİERNO: Çok teşekkürler.

O GÖKTAŞ: Aile hekimliği alanında Avrupa'da oldukça tecrübeniz bulunuyor. Buradaki katılımcılarımız, medya, halkımız, ve Sağlık BakanlığımızaTürkiye'deki aile hekimliği hakkında neler söylemek istersiniz?

J METSEMAKERS Birçok Avrupa ülkesinde, sağlık sisteminde değişiklikler olduğunu görüyoruz. Siz buna dönüşüm adını veriyorsunuz. Bu dönüşümün temeli, hükümetin yalnızca ya da büyük oranda hastane bakımı temelli olan bir sağlık sistemini devam ettirmenin bazı zorlukları olduğunu görmesiyle atıldı. İkinci olarak, Bakanlık bazı hizmetlerin kalitesinin Avrupa'daki standartlara uygun olmadığını fark etmiştir. Bu nedenle hükümet, birinci derece sağlık hizmetlerinin sağlık sistemindeki en önemli role sahip olan kısım olması için reformlar yaptı. Bence bu anlaşılabilir bir durum. Fakat bu reformları yapaken iyi eğitimli, kalifiye aile hekimlerine ve iyi donanımlı, birçok odası olan ve iş yükünün makul olduğu tesislere ihtiyacınız vardır. Konferansa katılanları ve ziyaretçilerini dinledim. Eğitim ve tesisler ile iş yükü ile ilgili halen birçok sorun olduğunu görüyorum. Hükümetin ne yapacağını beklemek ve ona göre reaksiyon vermektense kurumunuz ve ülkedeki aile hekimlerinin iş birliğiyle hükümetle birlikte çalışma imkanlarının oluşmasını dilerim. Gerçekleştirilen gelişmeyi görüyorum ve bence temelde bu gelişme gayet iyi. Fakat geliştirilmesi gereken birçok şey var.

O GÖKTAŞ: Teşekkürler Prof. Metsemakers. Size döneceğim. Peki Dr. Marco, konferansımız hakkında neler söyleyebilirsiniz? Konferanstan neler beklediniz? Yorumlarınız nelerdir?

M PATİERNO: Büyüyen bir ülke olduğunuzu biliyorum. Türkiye'deki aile hekimliği hareketi çok yeni. Birçok Avrupa ülkesinin deneyimi bulunuyor. Bir süre önce İtalya'da da çözülmesi gereken birçok sorunumuz olduğunu hatırlıyorum. Deneyimimiz sizin için oldukça faydalı olabilir. Çünkü bir sonraki sefer bizim yerimizde siz olabilirsiniz. Bunu gerçekleştirmek için işbirliği yapmamız gerekiyor. Sorun yaşadığınızı biliyorum. Özellikle eğitim konusunda

sorunlarınız var. Bizim varlığımız, size yardımcı olmak için oldukça faydalı olacak.

O GÖKTAŞ: Bu ilk yorumlarınız için teşekkürler. Bu arada şundan da bahsetmek isterim. 2010'da Türkiye'de aile hekimliğinin kurulmasından sonra tüm Türkiye'de aile hekimliği uygulamasını deniyoruz. Bazı sorunlarımız var. Örneğin oldukça kalabalık bir hasta listesiyle ilgileniyoruz. Türkiye'de çalışan bir aile hekiminin 4000-4500 kadar hastası oluyor. Bu büyük bir rakam. İkinci olarak, diğer hastanelere, diğer uzmanlara sevk sistemimiz yok. Üçüncü olarak ise, randevu sistemimiz var ama diğer şehirlerden gelen misafir hastaları da muayene etmek durumundayız. Yani sadece hasta listemiz bulunmuyor. Bu yüzden kalite problemleri ve aile hekimliği uzmanlık programı Türkiye'de büyük bir sorun. Deneyimlerinize göre bu sorunlar hakkında neler diyebilirsiniz?

J METSEMAKERS Baktığınızda hasta listeniz çok kalabalık evet. Avrupa'da ise farklılıklar görüyoruz. Örneğin Danimarka'da hasta sayısı 1600 iken Hollanda'da 2250-2300 kişi olabiliyor. Sizin sayınız ise 4000. Evet, rakamlar farklı. Fakat farklı olan yalnızca rakamlar değil. İnsanların size getirdiği iş yükü de farklı. Her şeyi diğer hastanelere ve kurumlara sevk ettiğiniz bir sistemde çalışıyorsanız, sayı daha farklı olacaktır, olmalıdır. Güçlü bir birinci seviye sağlık hizmet sisteminiz olduğunda aile hekimleri hastalıkların neredeyse hepsini tedavi eder. Örneğin Hollanda'da sorunların %96'sını biz çözüyoruz fakat hala bir sevk sistemimiz var. Yani bunların hepsinin dengesini kurmanız gerekiyor. İdare etmeniz gereken birçok ufak tefek şeyin birleşimi aslında.

O GÖKTAŞ: Haklısınız. Dr. Marco?

M PATİERNO: Benim görüşlerim de tabi ki benzer. Fakat sanırım benim deneyiyim biraz farklı. Avrupa'da bazı ülkelerde çok fazla doktor var. Ve bunların sayısı azalıyor. Doktorların sayısı yani, nufüsun değil. Yani aslında tam tersi bir durum var. Örneğin İtalya'da her 1000 hasta için bir doktor bulunuyor. Fakat yakın gelecekte bu sayı 1500 ve hatta 2000'lere çıkacak. Doktorları büyük hastane ve ameliyathanelerde bir araya getirerek çeşitli yardımcılar ve hemşirelerle birlikte çalışmalarını sağlamak suretiyle bu soruna çözüm bulmayı düşünüyoruz.

O GÖKTAŞ: Bugünlerde Türkiye'de Sağlık Bakanlığı, Avrupa ülkelerinde olduğu gibi yeni mesai dışı ya da nöbetçi kalma saatleriyle ilgili düzenleme yapmak istiyor. Fakat Bakanlık aile hekimlerini diğer hastanelerde acil bölümüne yazıyor. Aile hekimliği görevinden sonra hekimlerimiz bu acil departmanlarına gitmek durumunda kalıyor. Avrupa'da böyle bir durum münkün müdür? Çünkü bu noktada nöbetçi, mesai dışı saatlerin aile hekimleri için Avrupa'da ne anlama geldiği önemli.

J METSEMAKERS Yine burada da Avrupa'da farklı uygulamalar bulunuyor. Temelde bazı ülkelerde aile hekimi iseniz, haftanın 7 günü ve günün 24 saati hastalarınızla ilgilenirsiniz. Bu sürenin bir kısmında ekip olarak diğer doktorlarla birlikte çalışırsınız. Yani ilk sorumluluk, talepler, sorular aile hekimlerinden oluşan aile hekimi ekibine gelir. Hastane ise gerçekten acil durumlarda, karmaşık durumlarda gereklidir. Fakat birinci seviye destek sisteminiz yoksa aslında

en son gideceğiniz yere gider ve daha karmaşık hastalıklara sahip bireylerle bir arada olursunuz ve çok geç kalmış olursunuz. Bir şey yapmak istediğiniz takdirde ilk başta az şikayetleri olan hastaların tercihen bir aile hekimi tarafından tedavi edilmesini istersiniz. İngiltere'de sistem değişti ve aile hekimlerinden nöbetçi olarak kalıp kalmamaları konusunda seçim yapmaları istendi. Hekimlerin yaklaşık %50'si "Artık nöbetçi kalmak istemiyorum," dedi ve şimdi bu hekimlerin serbest zamanı bulunuyor. Diğer %50 ise "Devam etmek istiyorum çünkü bence bu, aile hekimliğinin tanımında yer alıyor: insanlara olabildiğince erken ve ilk seviyede müdahale etmek." Sonuca bakacak olursanız, hükümet "Kayıp" olarak nitelendirecektir çünkü artık daha fazla insan hastanelere başvuracak. Aile hekimleri de durumu "Kayıp" olarak nitelendirecektir çünkü hekimlerin %50'si artık nöbetçi kalmayacak. Yani bu karmaşık bir konu. Fakat ben haftanın 7 günü, günün 24 saati aile hekimlerinin hastalarıyla ilgilenmesi gerektiği taraftarıyım. Kişisel seviyede değil ama belki onları organize ve kontrol ederek bunu sağlayabiliriz.

O GÖKTAŞ: Bu sizce Sağlık Bakanlığı ya da Aile Hekimliği Dernekleri tarafından zorunlu mu kılınmalı? Ya da kim bunu kontrol edecek?

J METSEMAKERS: Normal sağlık hizmetlerini kim kontrol ediyorsa, bunu da o kuruluş kontrol edecek. Bana göre, normal sağlık hizmetlerinin bir uzantısı olmalı aile hekimliği de. Bu nedenle, normal sağlık hizmetlerini kim kontrol ediyorsa nöbet saatlerini de o kontrol eder.

M PATİERNO: Sanırım buradaki sorun, hastanın durumunun iyice anlaşılması. Çünkü biz yalnızca kronik hastalıklar üzerine çalışabiliriz. Baktığınızda bir günde 24 saatimiz var. Fakat bir doktor 24 saat boyunca çalışabilir mi? Ekip içinde çözüm bulmalıyız. Grup içinde görevini değiştirebilen doktorlarla çözüm bulmalıyız. Normalde zorlu bir durum, hastalık olduğunda iyi bir yardım hizmeti sunmamız mümkündür. Teknik kaynaklar anlamında her zaman aynı zorluk derecesine sahip olamayız. Teknik kaynakları acil ekiplerine ya da aile hekimlerine verebiliriz. Çünkü bizim işimiz farklıdır. Bizim işimiz hastamız dilediğinde orada olmaktır. Bu nedenle Acil'de herhangi bir sorumluluk altına giremeyiz ve bu vakaların hastaneye gitmesi gerekir.

J METSEMAKERS Gün içinde evet. "Bu vaka çok karmaşık, zorlu" diyerek sevk edebilir ya da konsültasyon isteyebiliriz. Bu durum nöbet saatlerinde de geçerli olmalıdır ve evet iş zorluk seviyesinde ve bir acil durumun tanımında başlıyor aslında. Bir hastanın gözünde bazı şeyler çok acil olabilir ancak bir hekimin gözünde çözülecek bir sorundur.

O GÖKTAŞ: Sağlık Bakanlığı ya da Sigorta ile yaşadığınız büyük sorunları akademik ve siyasi tarafta nasıl çözümlüyorsunuz? Çünkü Türkiye Avrupa Birliği üyesi olmak istiyor ve bu nedenle Avrupa Birliği kriterlerini uygulamamız gerekiyor. WONCA, akademik taraf olarak bu sorunlarla nasıl başa çıkıyorsunuz?

J METSEMAKERS Ülkenizde nasıl organize olduğunuzun hükümetle iyi bir ilişkiniz olacağı garantisi yoktur. Ülkelerdeki en ortak kurumun Üniversite ya da bilimsel kuruluşlar ve diğer tarafta Dernekler yani iş ve siyaset tarafının olduğunu biliyoruz. Bunlar birlikte çalışırsa hükümetle yakın ilişkiler kurulabilir. Bazı durumlarda hükümetin değişmesi sağlık sisteminin de

değişmesiyle sonuçlanabiliyor. Akademisyenler ve mesleki dernekler "Bu işin böyle yürümesi gerekir" derken hükümet "Ben bu şekilde yapacağım" diyebiliyor. Sanırım akademisyenler ve derneklerin ortak çalışması hükümetle birlikte çalışmak için oldukça önemli. Fakat bu ne yazık ki her zaman başarının anahtarı anlamına gelmiyor.

O GÖKTAŞ: Haklısınız. Dr. Marco?

M PATİERNO: UEMO'nun sorumluluğu siyasi konular üzerine. Bu durumda çözüm, olaya bu şekilde bakmak olacaktır ve bence bu aynı sorunun taraflarının işbirliğidir aile hekimleri bunun bir kısmıdır sadece ve birlikte çalışılması gerekir.

O GÖKTAŞ: Türkiye'de iki büyük derneğimiz var. Türkiye Aile Hekimleri Uzmanlık Derneği, TAHUD ve Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu, AHEF. Bu kuruluşlara ne gibi tavsiyeler verebilirsiniz? Ayrıca Sağlık Bakanlığı, Türkiye'deki aile hekimliğini geliştirmek için neler yapabilir?

J METSEMAKERS Tüm doktorlar için odak noktası hastalarının çıkarı olmalıdır. Herkes hastaları için kaliteli bakım, en kaliteli hizmeti sunmak ister ve bu, dernekte ya da üniversitede olsun farketmez, ortak etmendir. Eğer buna odaklanırsanız, işbirliği yapmanız gerektiğini görürsünüz.

M PATİERNO: İtalya'da toplum ve sendikalar ayrılmış durumdadır. Hepimiz aile hekimiyiz. Fakat bir kısım federasyon için diğeri toplum için çalışır. Fakat normalde bir hekim ikisinde de yer alır. Böylece birlikte çalışabilir çünkü hedefleri aynıdır. Ancak tabi ki bu durumun da zorlukları vardır çünkü yanlış anlaşılmalar meydana gelebilir. Hastalar herkesin odak noktasında olmalıdır.

O GÖKTAŞ: Birlikte çalışmak?

M PATİERNO: Tabi ki. Çünkü insanlar genellikle aynıdır.

O GÖKTAŞ: Son yorumlarınızı alabilir miyim?

J METSEMAKERS Bu toplantıda aktif ve hastalarına önem veren ancak biraz da işlerin gidişatından dolayı hayal kırıklığına uğramış bir grup doktor gördüm. Fakat bazen bazı şeyleri değiştirmek için biraz sinirlenmeniz gerekir.

O GÖKTAŞ: Teşekkürler. Ya siz?

M PATİERNO: İyi şanslar.

O GÖKTAŞ: Teşekkür ederim. Türkiye'ye geldiğiniz ve değerli katkılarınızla konferansa katıldığınız için teşekkürler.

PAYLAŞ: